8 Ekim 2013 Salı

Dünyanın en güzel lahmacunu

Bu sorunun cevabını yıllardır düşünüyorum.

-Acaba en güzel lahmacunu nerde yedim ben?

Edirne'de mi?  Malatya'da mı? İstanbul'daysa neresinde yedim.Düşündüm yıllarca (Ulan neredeki güzel yapıyordu?) ama bulamadım diyecek iken sonunda bir tane buldum galiba.Evet evet kesinlikle hatırlıyorum.Dünyanın en güzel lahmacunu o yediğim lahmacundu.Hikaye kısa ve öz ama güzel bir hikaye.Ve haliyle edebileştirmek gerek.

Sene 1991 o yıllarda babamın dükkanı bir ara sokakta idi. İşleri ilerletmiş kendine daha geniş ve cadde üstü bir dükkan bakmaktaydı.Ben mi? anadolu lisesine hazırlanıyorum.Sabahtan akşama kadar test çözüyorum.Haftaiçi okul haftasonu dershane.Hergün annemden harçlık almaya başlamışım.Eskiden beslenme koyan annem iş yoğunluğu yüzünden bana sadece para vermeye başlamış.Ben de sonraları Sütiş olacak olan eski haliyle yelken pastanesinden döner alarak günlerimi gün ediyorum.Neyse bunları niye anlatıyorum.Ben ki kolay kolay ağzına 2 lokma yemek koymayan biri 1 yıl içinde şişmanlık seviyesini geçmiş pantolanlara sığmayan bir küçük velede dönüşmüştüm.

Bir lahmacunu güzel yapan kriterler :

1- hırsızlıkla alınmış olmalı
2- kolay acıkabilen biri için son derece aç olunmalı
3- sadece 1 lahmacun olmalı.
4- yanında içecek alabilecek para dahi olmamalı
5- arkadaşlarınla paylaşmış olunmalı

Görüldüğü gibi lahmacunda keramet aramak manasız.İnsan aç olmayınca isterseniz en güzel şeyleri önüne dizin tad almaz.Hayat bunu er yada geç öğretiyor.

Hikayemize gelelim.

Okuldan akşama doğru çıkıp servisle eve dönmüşüm.Evde kafama göre yemek ihtimali görmediğim içinde servisten tam dükkanın önünde inmişim.Annem ve babam müsteriyle ilgilenirken dükkanda bozuklukları koydukları çekmeceyi karıştırırken zar zor 2.000 tl ye ulaştım.Kimseye çaktırmadan da indirdim cebe.Hani kendilerinden istesem önce soruşturmaya çıkartırlar beni  "ne için istediklerini" soracaklar?
Doğruyu söylesem annem otomatik makina gibi "Evde yemek var bu dışarda yemek derdinde, tok evin aç iti" diyecek.Bunları defalarca yaşamış biri olarak bir çocuğa zorla hırsızlığa iten sebepleri tek tek incelemiş bulunuyoruz.İnsan istediklerine sahip olamaz ise ve idealist biriyse :) hak bildiği yolda tek başına gider ve gerekirse ona ulaşmak için her türlü kötü yola sapar :)

Ben almış olduğum pardon çalmış olduğum parayla yan tarafa yeni açılan kebapçıya koşuyorum.

-Abi 1 lahmacun.
-1 tane mi?
-Evet 1 tane.

Soğuk bir kış mevsimi sıcaklık 10 derece.Apartmanın arkasında bakkalın çıkarığı adını hiç öğrenemediğim süryani asıllı dostumuz Dino ve üst komşumuz Burçin topla ısınma idmanına çıkmışlar.

-Selo olum hadi.Sercan da gelcek.Maç yaparız.

diyerekten beni kebapçıdan çıkarmaya çalışıyorlar.

-Yaw Dino bekle 1 dk.Şu lahmacunu yiyim geliyorum.

Kebapçı bana bakıp.

-İçine ne koyayım?
-Abi hepsinden koy.
-Havuç?
-Koy abi.

Elimde lahmacunla arka tarafa gidiyorum.Bizimkiler Sercan ı çağırırken.Ben çocukluğumun en değerli ağacına yani çoğu zaman oyun oynamak için uzay gemisi olarak kulandığımız bahçedeki o güzel armut ağacına sırtımı vermiş bir şekilde, yüzüme vuran soğuğa inat, lahmacunumu ısırıklıyorum.Nasıl bir lezzet anlatamam.Havuç mu yapmış bu kadar güzelliği? Bilemiyorum.Ellerimde temizde değil hani.Kafayı takmışım biraz bu temizliğe.Açlıktan kağıdıyla yiyeceğim belki de lahmacunu.Burçin geliyor.Dino geliyor.Sormaya lüzum görmeden ısırıyorlar tek tek.Dinonun sümüklerine gözüm takılıyor.Hava ayaz Dino sümüklü.Ve lahmacun bitmek üzere.

-lan olum bana kalmadı.yavaş yavaş.
-Sercaaan geliyor.

Başında bir lahmacun mu demiştim.Yanılmışım.İnsanın hayvandan zorla evrimle dönmüş arkadaşları olursa yediği lahmacun ancak bir kaç ısırıktan ibaret olur.Mahallemizdeki çocuklar için benim demek ayıp sayılırdı.Bu yüzden herşey sadece bizimdi.Ve sadece yarin yanağından gayri diyebileceğimiz bir ikinci şey olarak sadece misketlerimiz vardı.Bizim değilde benim olan.

Ve son bir şairden

Acaba dünyanın en güzel lahmacunu henüz yenilmemiş olan mı :)

Hiç yorum yok: